DR. MASAKI KAKU

Hayati Esaslar

Nis
27

Mevcudiyet, insanın hayat alanında var olma kaideleri ve en yüksek yaradılış esaslarına malik olmak zarureti ile yaşamasıdır. Hayatta oldukça ilerlemesi söz konusu olmayan insanlar, hayvanî şartlarla yaşar, ölürler. Yaşamak, mevzubahs ne olursa olsun ilerlemek, bütün müşkülatlara rağmen devam etme ve gelişmektir. Söz konusu falan için yaşarız, fakat hakîkatte bütün safhaları geride bırakmak için devam ederiz. İnsan niçin hayattadır? Onu hayata iltihak eden mecburiyet, yücelmek ve bütün ile mizaç, ruh olarak kutsal evreye itibar etmesidir. Daha sonra, hayatın her çeşit ciddiyetini yaşatma mecburiyetinde olan insan, diğer hayatı yaşayanlara ve dünya âlemine kattıkları ile iftihar edilecektir.

Öğrenim, şayet kişide maneviyata istinat eden bir cereyan olursa, başarı ile tamamlanabilir. Bir şeyde moral sağlayıcı esaslar var oldukça, öğrenim de bu mertebede muvaffak noktalar arz etmektedir. Şahıs, şayet ilgi, alaka ve itibarı olmayan bir malumat çöplüğüne düşer ise, öğrenimi bu merhalede anlayacak ve daha sonra bu mesleği yanılgı ile derhal bırakacaktır.

Yaşama arzusu, en iptidai varlıklarda dahi görülmektedir. İnsan, zaman zaman hayatın reddine de karar kılsa, daha sonra yaşama isteğine tabi olacak ve işin aslı ki yaşamaktan kopamayacaktır. Zaruret olan hayat sahası, iradenin reddi ile mahvolsa da, aslında tekrar iradenin kabulü ile neticelendirilecektir.

İnsanın bütünlüğü, söz konusu mevcudiyet, öğrenim, yaşama arzusu, irade, karakter, tabiat gibi türlü hakîkatler ile denilebilir ki durmak her an ölmek, ilerlemek kural ve şartı daima saadete bağlayıcıdır.

KURT
27.04.2019

Hudutsuz Aksiyon

May
06

İnsanlar daima ilkin en zor olandan başlamalıdır şeklinde bir teori öne sürdüğümde, çünkü böylelikle kolay olanı da kavramış oluruz, derdim. İnsan aslen hiçbir koşulda hudut tanımayan, ulvi niteliğe sahip olan bir varlıktır. Böyle olduğu için insan, ruhunda barınan irade yoluyla her şeye uzanabilir manasını taşır. İradenin ulaşamadığı yerlerde başlayan ızdıraplar çektikçe insanda olan iç dava daha da kıvılcımlaşarak onu artık hudutsuz kılmaya başlar. İnsan ve insan iradesinde hiçbir sınır olmadığı halde ona devamlı olarak acizlik tanısı koyanları anlamak güçtür. Şöyle izah edelim, insan, ancak aksiyonsuzken acizdir. İnsanla ezelinden beri bütünleşmiş olan aksiyon, insandan hiçbir şekilde koparılamaz. Aksiyonun mahrumiyeti durumunda olan insan derhal ölecek ya da ölmek için dilenecektir. Acizlik diye yalnızca buna denebilir. Yaşamsal neşvedeki maneviyatı sonsuz merhalede tatmış olan her insan hareket ve başarı alanında sınırsızlaşmış olduğunu hissetmektedir. Bunun için insandaki yüksek moral ihtiyacı, bu bağlamda da onu doyurmak zorunludur. Sınırsız insan kavramındaki süper varlık, bir bakıma manevi çevresinin de sınırsız olmasıyla beraber ortaya çıkmaktadır sanıyorum. Pınarı ızdırap olan mutluluk ve sarsılmaz güçlü moral olmadıkça insanın yaşam sahasında yükselmesi zorlaşır.

Düşüncede sınırsızlık, düşüncenin sınırsız olarak attığı adımlarla gerçekleşir. Bu da fikri, zihni ve ilmi bir aksiyondur. Doğru noktalardan başlayan düşünceler, daha sonra adeta şahikaya yükselecektir. Toplum, topluluklar arasındaki popüler düşünceler yerine her insanın kafasında yer etmemiş, var olmayan, oldukça zor şeyler üzerinde düşünmek kişiyi ilkin aydınlatacak, nihayetinde onu yüksek basirete ulaştıracak ve herkesten ayrı kılacaktır. Herkesin sahip olduğu düşünceler taşımak, dünyayı da herkesin gördüğü gibi görmekten başka bir şey değildir. Hudutsuz insan şekline göre kişi, herkesten başka üslupta, yepyeni bir anlayışta olmalıdır. Yeni şeyler söyler, konuşur ve uygular. Bir söz ya da fikri tekrar etmek onun mesleği değildir.

Dünya, yaşamı anlamanın güç olduğu gibi, insanı tamamiyle kavramak ve tanımak da aynı şekilde büyük bir zorluk taşır. Zihnimizde Tanrının düşüncelerine ulaşamadığımız gibi, tıpkı içinde bir Tanrı olan insanın iç dünyasına da kolay kolay giremiyoruz. İnsan, esrarlı derununda ayrıca bir dünyada yaşıyor. Bunun içindir ki insanı her şeyden güçlü kılan o yegane unsuru bulmak zor iştir. İçeride yalnızca bize özgü olan dünya, dışarıda herkesle birleştiğimiz bir hareket dünyası vardır. İçimizdeki hareketi ortaya koyan şey olmadığında, dışarıda da hareket edemiyoruz. İnsan her şeyiyle birlikte aksiyonda bulunmak için düşünür. Aksiyon kuşkuusz onu en ileriye taşıyarak süper insan mertebesine kadar yükseltecektir.

İnsanın felsefesi yalnız güçtür. Tabiatında güç olan insanın, rekabet alanında güçsüz kalması utanç vericidir. Bedensel ve ruhsal güç olmadığında insan için yaşamın sürmeyeceği gibi, zarar verilmiş olan kişilik ve hayati değerlerin yokluğunda da yaşam devam etmeyecektir.

İnsanın yaradılışında süper varlık ünvan ve niteliği vardır. Fakat bu niteliğe kavuşmak için düşünmek, bu bağlamda da hareket etmek gerekiyor. Hareket etmeyen insan bütün mahiyetini yitirecektir. Bugün önemli bilim, sanat insanları hareket ettikleri için yüksek ün ve mevki bulmuşlardır. En kısa tanımıyla duran insan yeniliyor ve birçok ruh ve bedensel hastalıklara maruz kalarak tahrip ve en sonunda mahvoluyor. Süper insan olarak tanımladığımız kişiler, hayat doludur. Çünkü onlar aksiyon ve hareket etmekten sakınmıyorlar. İnsanın hayata dair ilk adımı, kesintisiz ve daimi adımlar olmalıdır.

İnsana acizdir diyen kimselerin tek isteği şey onu aciz kılmaktır. Yalnızca bu tür kimseler aciz, güçsüz, hareketsizdirler. İnsanın içindeki dünya, işte onun sonsuz kudretidir.

KURT

Zaman ve İnsan

May
06

Öncelikle kişisel fikrime dayanarak gelecek temelde olmayan ve direkt olarak insanların meydana getirdiği bir şeydir demek istiyorum. Böyle olduğundan ötürü de o, şimdi dahilinde olan insan için düşünülemez. Her insan geleceğini kendi beden aksiyonlarıyla belirliyor. Bundan anlaşıldığı kadarıyla da geleceğimizi bizler aksiyon yaptıkça kuruyor, oluşturuyor ve her geçen saniye ardından bir sonraki dakikaya ulaşmak için çabalıyoruz. Geçmişimiz, geleceğimize bütünüyle etki ediyor. Bu bakımdan geçmişte yaptığımız eylem, yaşadıklarımız bizleri gelecekteki duruma ve yine bir sonraki duruma ulaştırıyor. Masamız üzerinde duran bir bardağı kaldırıp başka bir yere götürmek gibi olan geçmişin gelecekteki olan tesiri, geçmiş ve gelecek bütünüdür. Zamanı oluşturan en kuvvetli unsur ya da başlı başına şey aksiyondur. Dünya üzerindeki aksiyon tamamen durduğunda zaman yok olacak ve artık sonlanacaktır. Bununla ilintili olarak aksiyon ve zaman kuşkusuz aynıdır, birbirlerine aynılık sunarlar. Aksiyonsuz insan için zaman, onun aleyhine işler. Çünkü hareket etmeyen kişi aksine dışarıdaki herkes aksiyon halindedir. Zamanın önemine tümüyle itaat etmek, onu iyi kullanmanın sırlarını bizlere açar.

Her anı sürekli olarak geçmişte kalır ve birkaç saat geleceğe uzanıp tekraren geçmişe gider. Geleceğin geçmişe, geçmişinse geleceği olan evrimi ilginçtir. Ancak gelecek, geçmişin esiri değildir. Çünkü gelecek, ancak bizleri bekleyecek ve kucaklayacak olan zaman türüdür. İnsanın zamanla olan mücadesi, değişmeyen tek gerçektir. Anılar zamana mağlup olduklarında kötü olur ve hafızalarda yalnız kalırlar. Söz etmek isteğim, gelecek de bir çeşit geçmiş yapraklar gibidir. İki zaman kavramının da aslında aynı olmasıdır. İlginçtir ki insan hiçbir zaman bu iki kavramı yaşamıyor. Bu anlamda farklı olarak mutlak bir biçimde “şimdi” kavramına tabiyiz. İnsanlar yalnız “şimdi” olan zamanı yaşıyor.

Geleceğini düşünen insan, onu “şimdi”de olduğu zaman boyunca uygulamalıdır. Yoksa yalnız düşler ya da umutlarda kalan gelecek hiçbir şekilde gerçek olamaz. Geleceğimizden değil de, “şimdi” yaptıklarımızdan ürkmeli, korkmalıyız. Çünkü yalnızca “şimdi” bizlerin geleceğini tayin eden yaşamsal bir hakikattir.

Yaşamımıza anlam katmak adına zamanla birlikte uyum göstermeliyiz. Bedenimiz her saniye işleyerek bizleri zaman ve yaşamda tutuyor. Yaşam gibi zamanı da reddedemiyoruz. Kısaca zaman, insanı eyleme sürükleyen şeydir.

Yalnız bir ya da birkaç zamanımızı dolu geçirmek, bir sonrakini ister istemez boş bırakmak ve yaşamaktır. Zaman uyumu, zamanın normal seyrinin izlenilmesiyle beraber geleceğimizi işte gerçekten oluşturmaktır. Zamanın insana anlatmak isteği müzik, yaşamak ve bu bağlamda yapmaktır.

Zaman ve zaman kavramını kısaca farklı şekilde tanımlayalım. Ne gelecek ne de geçmiş vardır. Oysa yalnız yaşam sürdüğümüz an olan “şimdi” vardır. İnsan aksiyon yaptıkça zamanı oluşturur. Zaman, aksiyonun bir bütünüdür. Dünya da aksiyon yaparak zamanı oluşturuyor.
İnsan aksiyondan kaçamadığı gibi zamanı da ortadan kaldıramaz. Zaman, insan için kah lehinde kah da aleyhindedir. Böyle olduğu için zamanı tanımak onu yalnız bilmektir. Zaman, yaşam sunar. Yaşam, zaman içinde yürür. Hatıralar geçmişte kalarak insan için artık kötüdür. Hatıralar, yeni hatıralar hep sürekli olur. Böylelikle geleceğin geçmişe evirimi ortaya çıkar. Zaman, şimdidir.

KURT

Lao Tzu

May
06

Lao Tzu’nun Tao Te Ching orijinal karakter, metinlerinin, farklı bir lisana tercümesinin imkanı yoktur. Zira eski Çince esaslıdır ve tercümesi halinde aynı bilgi ve ifadelerden tamamiyle uzak kalmaktadır. Yalnızca çeşitli millet ve dillerde yoruma tercüme edilebilir ki, Lao-Tzu felsefesi de direkt yorumlama ile alakalıdır. Orijinal eski Çince ile Tao metinleri, orijinal dilde dahi anlaşılması güçtür ve her türde düşünsel yorumlamaya açıktır. Biz aşağıda Tao cereyanı hakkında felsefi yorum yapmaya çalışacağız.

Tao(Yol)-Te(Erdem-Fazilet), Ching(Kitap-Eski kitap) anlamına gelir. Böylece Erdemin Yolu, Yol’un Kitabı şeklinde birçok anlam ifade etmektedir ve yeni yeni anlamlar vermeye açıktır.

Tao, hiçbir zaman tatmin olmayacak insan iradesinin bütün kötülüklere mahal, sebep vermeye açık olduğunu ve ne kadar iradenin kulu olunduğunda, insanın kötü iradesi tarafından hapsolunacağını anlatmaktadır. Tao, hareketsizlik-hiçbir gibi(wu-wei) akımı yaratmıştır. Hayatın hiçbir eylem ve hareketine dahil olmayan insan şeklini izah ediyor. Zira, insan ne kadar hayat aktivitelerine dahil olursa olsun, daima üzüntü, keder ve ıstırap tarafından girdaba düşebileceğini göstermeye çalışmaktadır. (Tenkidini aşağıda yapacağız)

Pekala, Tao Te Ching kitabı-metni ne demek istiyor?

Tao kelimesi aslında “doğru-yol”,”yoldan sapmamak”,”yol’un takibi” ve “yol”: Geleceği gören, geleceği görüp buna bağlı yaşayan” anlamına gelir. Tao için her şey geçmiş zamandır. Gelecek de geçmiş zaman olacağından, te-fazilet akımı şunu dile getiriyor: İnsan, ufak ihtiyaçları hariç hiçbir hayati kötü olaylara dahil olmadan yaşamalıdır. Hayatın kötülüklerinden ve insan iradesinin ağır neticelerinden korunmaktır.

Yol(Tao): Bütün kötü enerjiden, olumsuz moral ve insanlardan, kötü düşünce ve fikirlerden uzak olan, iradesini kontrol alına alarak zihni ve hareketlerini bir bütün çerçevede Yol’u takip etmektir.

Tenkidi:
Tao, irade koşullarını reddediyor. Bu, insanın hayata bağlı olmasını sağlayan iradenin tamamen reddi anlamına gelmez. “Tao, bazı ve bir bölüm irade koşullarını reddiyor.” İnsan bütünüyle hareket ve eylemsiz kalamaz. Zira evren içinde bulunan evrensel varlıklar, harekete mecburdurlar. Nasıl ki Tao Te Ching için herkesin yorumu başka ise, tatbik için de herkesin uygulama hali farklı olacaktır. Tao,(YOL) insanın ve insanı hayatın içinde bulunduran irade organlarının kontrol altına alınıp, insanın nihayetinde ıstıraba uğratacak neticelerden korunmasının lüzumunu anlamaktadır. Buna göre “YOL” izafidir, herkesin “YOL” için başka başka yorumları olacaktır. Tao, yol’u metinleri ve eski Çince karakterleri ile yorum izahı, sabit değildir, herkes için değişik anlamlar sunmaktadır. Fakat TAO, geleceği görmek, geleceği önceden bilip yaşamak için “te” fikrini ortaya koymuştur. Bu itibarla ben, yorum:“Yol ve Fazilet” diyeceğim.

Tao, Konfüçyüs cereyanı aksine insanın iç dünyasına yönelmiştir. İnsan hayatının, yaşamsal faaliyetlerden çok, zihinsel ve içsel aktivitelerini esas almıştır. Buna göre insanın içerideki iç dünyası, ileri seviyede cevherdir ve dış sağlıktan çok, deruni sağlığın korunması taraftarıdır. Tao, deruni insan profili ortaya koymaktadır.

Tao’nun bir din olduğunu, zaman zaman ise yalnızca düşünce temelli bir akım olduğunu savunanlar vardır. Din, dini olarak Tao, başlangıcından sonraki tarihlerde Budizm dinine yakınlaşmaya başlamıştır. Fikir ve cereyan esaslı Tao, bugün Neo-Taoism olarak da varlığını sürdürmektedir.

Netice olarak, Dini Tao şeklinde, dünyevi hayatı reddetmektedir. Bilinen eski Tao ise, genel yorumlar ile, bütün hayat iradesini reddetmektedir.

(Tenkidi):

Bütün insan organları her an yaşama iradesi için çalışıyor. Bu durumda hayatın tam reddi mümkün olamaz. Dünyevi hayatın reddi, istek-arzulardan insanın kopması, “sade” ve “yalın”, insan şekli ortaya koymasıdır. Fakat bu halde, insanın iç sağlığı müdafaa edilse de, hayat için gereken sağlığını koruyamacaktır.

Tao fikriyatı neden önemli?

Modern dünya ve çağda, özellikle dikkati çeken Tao, insanın farklı dünya arayışlarına uymaktadır. Tao, en gizemli fikriyat ve ideoloji sistem olarak, hatta batılı okuyucuların da dikkatini çekmeyi başarıyor.

Tao Te Ching, farklı dillerde yorum kitapları, özellikle kendini arayan, içsel dünyası yoğunlukta olan kişileri kendisine çekmektedir.

KURT