DR. MASAKI KAKU

Nurettin Topçu

May
06

Nurettin Topçu, genç yaştaki yeterli mekteb seviyesinden sonra Fransa’da tahsîlini, akabinde doktorasını yapmış, tercîhen de Türkiye’de felsefe öğretmenliğine başlamıştır. Felsefî ve doktrin esaslarını Fransa’da Maurice Blondel gibi kıymetli filozoflar ile tanışmasıyla inşâ etmiştir. Blondel’dan devr aldığı “Hareket Felsefe”sini, Türkiye’de neşrettiği Hareket Mecmuasında bu felsefî düşünceyi çeşitli konular ile de yaymağa gâye etmiştir. Topçu, o sıralar Türkiye’deki karışık siyâsî fikriyâta yazılarıyla müdahale etmemiştir, ama, siyâsî fikir ve ideolojiyi, kendi felsefî mizaç ve düşüncelerini temel alarak tenkîde tutmuştur. Topçu’nun Anadoluculuk cereyânı, aslında tamamiyle yanlış ve hatalı idrake uğramıştır. Topçu Anadolu insanın kasd ederek, Anadolu insanının mevcûd seviyesini yüceltmek değil, fikrî ve tab’en bir inkilâb ile Anadolu insanın düşünce ve ruhen terfî ettirilmesinin lüzûmunu ima etmiştir. Bu, zamâne kültür ve bilgi seviyesi kâfi olan Istanbullu cemiyyetin, aynen Anadolu’ya fikren ve tab’en intikâlinden gaye edilmesi ile bahsinden mürekkebdir. Bu mânâda Topçu metin ve kitaplarında, kasd ettiği coğrafyadaki fikrî ve insânî devrimin zarûretinden bahs ediyor. Hareket Felsefesinde ise, kâinatta her şeyin hareket ile işleyiş halinde olduğunu, hareketin insanı yaşayan her şeyden mühim şey ve mevzu olduğunu iz’an etmiştir. Blondel’dan tercûme ettiği metni okurken yorumlu iktibâsını alır isek: “Daha önce yaşamak istemeyi ne kabul etmiş ne de talep etmiştim. Ama benden hiçbir zaman kopmayacak ebedî bir hareket dünyası var. Bu îtibarla kâinatın zarûreti olan hareket dünyası vardır. Eğer ben hareket etmezsem, dışarıda benim dışımda hareket edenler, aleyhimde hareket edeceklerdir.” Bu bakımdan bütün yazılarında Topçu, hareketin insandaki zarûreti, kâinata ve onu teşkîl eden kuvvete tek imkân ile ancak hareket ile cevap verilebileceğini ifade etmektedir. İnsan hareketinin Tanrıya bağlı olduğunu, ona ulaşılabilecek felsefî düşüncenin ebedî hareket tatbîkiyle beraber, yine fikrin yüce mertebesi tasavvufun yol açacağının hakîkatinden söz etmektedir. İnsan, henüz doğmadan önce taleb etmediği yaşama hareketini, teslîm aldığında, ondan kopamaz ve onu redd edemez. Bu yüzden insanoğlu Blondel’ın hareket’in her şey olduğu tesbîtini, belki en basit felsefî konu olan “hareket ve aksiyon” cereyanının bu derece kuvvetli yönünü atlamışlardır. Hareket ve mutlak işleyiş, şâyet kâinattan alınmış ise, ona ancak hareket ile cevap vermek, zarûrettir. İnsan hareketi ne derece kuvvetli olursa, Tanrıya o merhalede yakınlaşmaktadır. Hareket kıymeti tahrîb olmuş insanda, ızdırap ve elem o derece üstündür. Felsefe sistemleşmiş “hareket”, her şeyi mevcûd eden irâdenin insandaki bütün akisi’dir, denebilir. Bu konuyla bağlantılı olarak, incelerseniz bu web adreste birçok yazılarım vardır.

Nurettin Topçu, bir dâvâ adamı mıdır? Hayır, ama Türkiye’deki, Türkiye târihindeki sayılı veyâ tek felsefe adamıdır denebilir. Neşrettiği ve yazdığı “Hareket Mecmua”sı birçok sayıda çıkmıştır. Üniversitelerde öğretmenlik yapılmasına mâni olunduğu için, mecburî olarak ancak liselerde muallim olduğu halde hiçbir şikâyet ve isyânı olmamıştır. “Zîra mabede nasıl giriyor isem, sınıfa da o mertebe kıymet ile giriyorum” demiştir. Türkiye’de tanınmış olan birçok öğrenci yetiştirdiği gibi, çeşitli ilimlerde ders kitapları dahî yazmıştır.

KURT

Zamanı Düşünmek

May
06

Bilim insanları fikri uyarınca insan zamanın dışına çıkamaz. İnsan ise hareketten kopamaz. Einstein’a göre insan hareket halinde olsun olmasın, yine bilgisi ve farkındalığı haricinde hareket halinde olduğu için, zaman hep ve mutlak surette işler. İnsanı hayatta tutan ve zamana bağlayan esas unsur insanın aksiyonda olmasıdır. Bu bağlamda insan ölümü, zamanın insandaki tatbiki ve bütün şahsi hayat zamanını sonlandırır. Yani zaman, insanın aksiyondan kopmasıyla, ancak o insanda bitmektedir. İnsan belleğini tamamen işlevsiz hale getirirseniz, bir önceki anı ile sonraki anılarla bağlantı ve ilişki kuramaz halde olduğunda, geçmiş ve gelecek düşüncesi yok olur ve zaman yalnızca “şimdi”deki dünya hareketlerini algılayan bellekte o an için yer alır, daha sonra tekrar ve mutlak “şimdi”yi yaşayan insan modeli ortaya çıkar. Bu bakımdan insan hayatındaki “zamanı” büyük nispette insan belleği işlevleri inceler, tetkik ile bağlantılar yaratıp beyinsel zaman fikir ve kanısı oluşturur. Geçmişi düşünen insan, “geçmiş”te olanları isteği an idrak ve hatırlar, istemsiz bilinç halleri ile de beyninde kendi zaman silsilesini oluşturur. Peki, oluşturamaz hale gelir ise? Yalnız geçmişi değil, gelecekte yaşayacağı her şeyi o an unutan insan modeli düşünelim. Böyle olduğunda ”insan zamanı” ve insan için zaman kavram ve zaman fikriyatı olmayacaktır. Ya zaman yalnızca aksiyondan meydana geliyorsa? Veya zaman kelimesini, aksiyon olarak tercüme etmek istersek? Bunların tüm şüphe tenkidi, “zaman” sadece, belki yeterli seviyede işlevli zekaya sahip “bellekli-hafıza” insan için varsa? İnsandan farklı hayvani türlerde zaman, işlevsiz ve zekasal yönde kontrolsüz bellekte oldukları için, zaman var ise de zaman düşüncesi yoktur. Zaman düşüncesi olmadan zaman nedir? Zamanın kendi başına var olması, fakat söz konusu hayvani türün “zaman”ın dahi farkında olmaması. Bu durumda “şimdi”zaman” kavramı, daima “şimdi” yaşayış hali. Ne geçmiş ne de gelecek olmadan, “şimdi”… Bu zamanın, büyük nispette insanda varlık bulduğunu, “zamanı düşünme”, “zamanları hatırlama,”, “geçmişten ileriye ilişki kurma”, “geleceği planlama”, “zaman hakkında söz etme”, gibi zamansal kavram itibari ile göstermektedir. Evrende her şey aksiyon halindedir. Evrenin içinde olan her şey ise aksiyon yapmak zorundadır. İstemli canlılar, aksiyonsuz kalma gibi imkanları olmadığı gibi, insan, yukarıda bahsettiğimiz gibi zamanın dışına hareketsiz kalamayıp, her saniye teneffüs etmesi halleri gibi, çıkamayacaktır. Geçmiş anımsama, gelecek planlamak, fakat her şey şimdi mertebesine geldiğinde icra etmektedir. Geçmişi anımsayan insan belleği, geleceği kuran insan zihnidir. Yaşanılan anda, aksiyon vardır. Aksiyon ile zamanın mutlak birlikteliği bahis konusu edilebilir. Zira bu iki kavram birbirleri olmadan hiçbir şey ifade etmezler. Felsefedeki “irade” tanımı, kendiliğinden veya bir kuvvete tabi olsun, yine irade etmekten evren doğmuştur. İrade etmek demek olan hareket ederek oluşturup yapmak, zamanı meydana getirir, sürdürür ve kendisinden sorumlu insanın aksiyondan kopmasıyla ölümünde durur. Eğer insanın yaşaması için gerekli bedensel aksiyonunu durursanız, insanda zaman ölür. Geçmiş ise kişiyle beraber işlevini yitiren belleğinde yok olur. Zaman belki salt, fakat zaman uygulamaları herkes için farklıdır. Bu itibarla herkeste ayrı plan ve hatıra ihtiva ve girişim yarattığı için yaşayış anının hızlı-yavaş seyriyle beraber görecelidir.

Netice, zaman salt bir kavramdır. Fakat zamanı düşünme yeti ve idraki yeterli zeka ve iradesinin kontrol edebildiği zihin, bellek işlevi sahibi canlı için geçerlidir. Hayat sahibi olmayan hareketli maddeler için “zaman düşüncesi” yoktur. Zaman olmadan aksiyon, aksiyon yok iken zaman olmaz. Zamanı fikren meydana getiren asıl husus, geçmişi hatırlayan, geleceği planlayan, saati idrak iden, insana yöneliktir.

KURT